ard - arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarda gürül gürül akan bir dünya...
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarina kan gülleri takayım
bir o yana,
bir bu yana...
seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansiz inen akşamdan.
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni, anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...
“Ben
senin resmine aşığım. Ben senin resmine değil de sana aşık olsaydım o zaman ne
olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme. Belki de alay edecektin
sevgimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor ve ebediyen bakacak.”
Bir arkadaşım tarafından bu oyuna gitmem konusunda
yapılan yoğun baskılar sonrasında oyun hakkında bilgi edinmeye çalıştım. Oyunun
tek kişilik olması nedeniyle acaba oyun akışında izleyenleri rahatsız edecek ya
da beklentileri karşılamayacak şekilde sekteye uğrama ihtimali kafamı kurcaladı
diyebilirim. Oyunu sergilediğiniz sahnede küçük kriz anlarında yardımcı
olabilecek, düşen tempoyu müdahelesiyle istenile seviyeye taşıyabilecek bir
partnerinizin olmaması oyunun izleyici tarafından kabul görmesini
engelleyebilir. Ama izlemeden önce zihnimde dolanan o düşüncelerin ne kadar
yersiz olduğunu gördüm. Tek kişilik oyun olmasına rağmen Günay Karacaoğlu
sergilediği performans ile birlikte siz de oyunun içinde kendinize yer
buluyorsunuz ve zaman kavramı diye bir şey kalmıyor. Aklınızdaki tek şey oyunun
tadına varma isteği oluyor.
Sevgilinizle , eşinizle, çocuğunuzla, ailenizle
birlikte güzel vakit geçirebileceğiz bir oyundur “Basit Bir Ev Kazası”. İyi
seyirler.